09.06.2016

İLÇEMİZİN TANITIM VE TARİHÇESİ

Coğrafi Konumu : İlçenin yüzölçümü 2456 km karedir. Zara’nın kuzey bölümü Kara Bölgesine girmekle beraber genellikle toprakları Kızılırmak havzasındadır . Kızılırmak’ın geçtiği ve aynı yönde uzanmış geniş ve ovamsı bir vadi; Kızılırmak vadisi içerisinde kalan ilçe merkezinde yükseklik 1350 m. olduğu halde bu havza dışında ortalama yükseklikler 2000-2500 m. civarındadır. Karadeniz bölgesinin ikinci sıradağları Zara sınırları içerisine girerler. Kuzey yönünde Karaçam, Tekeli (2621 m.) Beydağı (2792 m.), Gürlevik Dağı (2676m.)

Yılanlı (2200 m.) ve Karababa Dağlarıyla çevrilidir.

İlçenin Tarihçesi : Yapılan son araştırmalara göre ilçe ve çevresinde ilk olarak neolitik dönemde yerleşildiği sanılmaktadır. Zara- Hafik arasında höyük de yapılan kazıda neolitik dönem özellikleri gösteren çakmak taşından minik uçlar, el değirmeni taşları ve hayvan kemikleri gibi buluntular çıkmıştır.

Zara 1888 Devlet salnamesine göre Kanuni Sultan Süleyman’ın 1539 yılında bir fermanla Koçgiri Aşiretinin yerleştirildiği 1836 yılında Koçgiri adıyla nahiye , 1886 yılında kaza olmuştur. O yıllarda Zara’da biri orta öğretim okulu almak üzere 40 öğrencili Rüştiye ile toplam 16 okul bulunmaktaydı.

Erzurum Kongresine Zara Recep Efendiyi temsilci olarak göndermiş; Atatürk 2 Eylül 1919’da Erzurum’dan Sivas’a geçerken Zara’ya uğramıştır.

Milli Mücadele esnasındaki önemli olaylardan birisi de Koçgiri ayaklanması idi. O zamanlara Zara’ya bağlı İmranlı’da nahiye müdürü Haydar Beyin Kuruçay Kazası kaymakamlığına ilişkin talebinin reddedilmesi üzerine başlayan ayaklanma 6 Mart-17 Haziran 1921 tarihleri arasında meydana gelmiş olup olay büyümeden sona ermiş, bölgede Nurattin Paşa komutasında sıkı yönetim ilan edilmiş, TBMM’nin kendi içinden seçtiği bir kurul yerinde incelemeler yapmak üzere Kasım 1921’de Zara’ya gönderilmiştir.

Atatürk, eşi Latife Hanım ve beraberinde bir heyetle birlikte Sivas’tan Erzincan’a giderken 28 Eylül 1924’te Zara’ya uğramıştır. Buradaki istirahatleri esnasında Latife Hanım yörede çocuk doğum ve bakım adetleriyle ilgili olarak çevresindekilere sorular sormuş bunun üzerine getirilen mahalli ebelerden birisi konu hakkında bilgi vermiştir. Bu seyahatin dönüşünde Atatürk ve beraberindekiler Şebinkarahisar’dan Sivas’a giderken 12 Ekim 1924 günü tekrar Zara’ya uğramıştır.

Zara’da yerleşim Kalkolitik çağa kadar uzanmaktadır. Tödürge Gölü civarındaki Çil Hasan Mevki- inde yer alan Kültepe ve gölün batısında bulunan Tepecik Höyükleri ile Demiryurt (Tödürge) Köyü civarındaki Kaya Mağaraları bilinen en eski buluntulardır. Sözü geçen tarihi buluntular MÖ. 2600 yıllarına kadar dayanmaktadır.

Daha sonraki dönemlerde Hitit İmparatorluğu zamanında MÖ 2000 -1000 yılları arasında Zara-da İştitina adlı bir yerleşim yerinin bulunduğu, bu merkezin Tabal yönetim bölgesine dahil olduğu ve Sivas-tan doğuya giden bir ticaret yolu üzerinde yer aldığı görülmektedir.

MÖ. 1000 - 900 yılları arasında Urartu, MÖ. 700 ile 650 yılları civarında Kimer, MÖ 585 yılı civarında Med ve daha sonra da MÖ. 350 yılı civarında Pers İmparatorluğu- nun hakimiyeti altına girmiştir.

Büyük İskender-in, seferleri sırasında kurduğu İmparatorluğa dahil olan Zara, daha sonra Cappadosia (Kapadokya) bağımsız prensliğinin sınırları içinde yer almıştır.

MS. 18 yılında Komutan Germanikus-un Cappadosia bölgesini fethetmesiyle birlikte Roma İmparatorluğu- na katılmıştır. Bu imparatorluğun 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra ise Bizans toprakları içinde yer almıştır.

Zara, Bizans döneminde 600 yılına kadar Pontus bölgesinde yer almış, 7.- 9. yüzyıllarda Armeniakon, 10. yüzyıldan itibaren Sebastia Theması sınırları içinde yer almıştır.

Türklerin Anadolu-da yurt kurmasından sonra 1080-1178 yılları arasında Danişmendi Beyliği toprakları içinde yer almış, bu devletin sona ermesini müteakip Anadolu Selçuklu Devleti- ne katılmıştır. Zara,imparatorluğun Vilayet-i Danişmendiye yönetim bölgesi içinde kalmaktaydı. Selçukluların en mamur parçası Danişmendiye vilayetiydi.Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat 1223 yılında Selçukluların büyük komutanlarından Kayseri Subaşısı ve İmparatorluk Saltanat Naibi Emir Kemalettin Kamyar-a Sivas-a tabi Zara-yı ikta olarak vermiştir. İbni Bibi ve Anonim Selçukname- de nakledildiğine göre, o dönemler Zara-nın iradı 100 bin dirhemdi ve bu ikta karşılığında adı geçen emirin 60 kişilik cebelü (Asker gurubu) beslemesi gerekiyordu.

Zara Çevresi, Selçuklu tarihinin üzücü olaylarından birisine de sahne olmuştur. Bu da Kösedağ Savaşı’ dır. Sultan Gıyasettin Keyhusrev yönetiminde Sivas-tan hareket eden 80.000 kişilik Anadolu Selçuklu ordusu ile Baycu Noyin yönetiminde Erzincan- dan gelen 100.000 kişilik Moğol ordusu, Zara-nın kuzeydoğusunda 1 Temmuz 1243- te savaşmışlardır.

1836 yılında Koçgiri adıyla nahiye olan Zara, 1854 yılında Sivas vilayetine bağlanmış, 1870 yılında Koçhisar (Hafik) bucağı ile birlikte Sivas Merkez Sancağı- na bağlı kaza statüsüne yükseltilmiştir. Belirtilen tarihte Zara, Sivas- a bağlı 8 ilçeden birisi durumundadır. 1870 yılında yapılan sayımda Zara- da 17.732- si Müslüman, 1780- i gayrimüslim olmak üzere 18.512 erkek nüfus tespit edilmiştir.

Zara- da Belediye teşkilatı 1871 yılında kurulmuştur. Bu dönemde ilçe merkezinde Bezzaz, Çarşıbaşı, Hatip, Nefs-i Zara, Yenicami ve Kilise mahalleleri olmak üzere 6 mahalle yer almaktaydı.

1877 yılındaki idari düzenlemede de Koçgiri (Zara) Sivas vilayeti merkez sancağına bağlı bir kaza olarak statüsünü devam ettirmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu- nun 93 Savaşına (1877-1878 Osmanlı -Rus Savaşı) girmesini müteakip çıkarılan 9 temmuz 1878 tarihli Nizamname gereğince, ilçenin dağ köylerine yerli halkın -Kars Göçmeni- adını verdiği Kırım ve Kafkas göçmenleri yerleştirilmiştir.

1877, 1888 ve 1892 yıllarındaki düzenlemelerde de kaza statüsü devam ettirilmiştir. Zara Osmanlı İmparatorluğu- nun son dönemlerinde önem kazanmıştır. Şemsettin Sami, Kamus ül Alam isimli eserinde -Sivas Vilayeti Merkez Sancağı- na bağlı bir kaza- olduğunu zikretmekte,yine Osmanlı araştırmacılarından Kolağası Ali Cevat Bey ise1897 yılında yayımlamış olduğu Memalik-i Osmaniye- nin Tarih ve Coğrafya Lügati isimli eserinde, Zara’yı -Sivas Vilayeti Merkez Sancağına bağlı 41.000- i Müslüman, 58.000 nüfuslu bir kazadır. 19 nahiyesi ve 128 köyünde 2 medrese, 30 okul bulunmaktadır- şeklinde bilgi vermektedir.

Zara Osmanlı İmparatorluğu’ nun son dönemlerinde biraz daha önem kazanmıştır. Sivas 1908 yılında 4 sancaklı, 28 kazalı bir vilayetti.Sivas’ ın bugün ki mülki sınırları içerisindeki ilçelerden yalnız Koçgiri o günlerde 2. sınıf ilçe statüsünde olup diğerleri 3.sınıf ilçe statüsündeydiler.

İlçeye toplu olara yerleştirilen ilk askeri birlik 36.Piyade alayı olup nisan 1914 tarihinde gelmiştir. Alay Komutanı Yarbay Reşit Bey’ dir. 1. Dünya Savaşının başlaması üzerine söz konusu alay Giresun’ a nakledilmiş, alayın binalarını inşa etmek için gelen amele taburu Zara’ da kalmıştır. Bu taburun yol yapmak üzere Suşehri - Erzincan güzergahına gitmesinden sonra ilçede bir Talimgah Birliği kurulmuştur.

1915 yılında Talimgah Birliğinde baş gösteren bir salgın hastalık üzerine, Zara’ da 3 doktorun çalıştığı bir Askeri Hastane kurulmuştur.

Salgının önü alınamayınca ilçedeki askerlerin bir bölümü hayatlarını kaybetmişlerdir. Ölenlerin çok olması defin işlerinde de problemler çıkarmıştır. Bunun üzerine 1915 yılında her birisi 50-60 cenaze alan büyük toplu mezarlar yapılarak Zara Şehitliği tesis edilmiş, yapılan anıt ise 1917 yılında bitirilmiştir.

1939 Erzincan depreminden etkilenen ve üst kısmından bir parçası yıkılan bu anıt 1974 yılında tamamen yıktırılarak yerine sembol olarak dikdörtgen şeklinde bir anıt yapılmıştır.

1987 yılında ise esasına sadık kalınarak yeni bir anıt yapmış ve devrin Cumhurbaşkanı Sayın Kenan EVREN tarafından açılmıştır.

Erzurum Kongresi -ne Zara’ da bir temsilci göndermiş, kongrede zamanın Belediye Başkanı Emekli Yüzbaşı Recep Efendi tarafından temsil edilmiştir. Atatürk, Erzurum-dan Sivas- a giderken 2 Eylül 1919- da Zara- ya uğramıştır.

Atatürk, eşi Latife Hanım ve beraberindeki heyetle birlikte Sivas-tan Erzincan-a giderken 28 Eylül 1924- te Zara- ya uğramıştır. Buradaki istirahatları sırasında eşi Latife Hanım, yöredeki çocuk doğum ve bakım adetleriyle ilgili sorular sormuş, bunun üzerine getirilen bir mahalli ebe kendisine bilgiler vermiştir. Bu seyahatin dönüşünde Atatürk ve beraberindekiler Şebinkarahisar- dan Sivas- a giderken 12 Ekim 1924 günü tekrar Zara- ya uğramıştır. 

Tarihi Değerleri :

Şehitlik : 39. piyade alayı, talimgah birliği askerlerinden 1915 yılında başlayan salgın hastalığın önü alınamamış ve çok sayıda asker cephede bu nedenle ölmüştür. Bu nedenle aynı yılda herbiri 50-60 cenaze alan büyük toplu mezarlar yapılarak Zara Şehitliği kurulmuştur. Aynı yıl bir anıt yapımına başlanmış, büyük sanat değerine sahip bu anıt 1917 yılında tamamen bitirilmiştir.1939 depreminde hasar gören ve 1974 yılında tamamen yıktırılan bu anıtın yerine sembol olarak dikdörtgen şeklinde bir anıt yapılmıştır.1987 yılında ise aslına benzer bir anıt yapılmaktadır.

Çarşı Camii : Kuzey-güney doğrultuda, dikdörtgen planlıdır. Asıl ibadet alanı içerisinde dört sütun üzerine kubbe ile dikey eksenlerinde uzun kubbe ve çapraz eksenlerinde oval kubbeyle örtülü Sahınlar yer almaktadır. Kuzeybatı köşesinde çift şerefeli, kesme taş örgülü minare yer alır. Minare kaidesinde minareyi Zaralı Zade Lütfullah’ın 1809 yılında yaptırdığı yazılıdır.

Şeyh Merzuban türbesi : Zara’nın güneyinde Tekke köyü girişindedir. Kapı üzerindeki kitabeye göre 1528 yılında Şeyh Merzuban adına yaptırılmıştır. Sekizgen gövdeli üzeri kubbeyle örtülüdür. Kuzeydoğuya sonradan bir eyvan ilave edilmiştir. Kubbe üzeri pramidal sivri külaha ve çinko malzeme ile kaplanmıştır. Türbe içerisinde bir sanduka ve güneyde mihrap nişi yer alır. Alçı malzeme ile yapılmış yaldız boyalı ay yıldız ve kıvrım motifleri sonradan yapılmıştır. Türbe içinde iki kitabe vardır. Birinci kitabe 1792 tarihli olup, Şeyh İbrahim ve Şeyh Mehmet efendiler tarafından,1889 tarihli ikinci kitabede ise Şeyh Osman, Şeyh Mehmet, Şeyh İbrahim ve Şeyh Mahmut Efendiler tarafından tekrar tamir edildiği yazılıdır.

Şeyh İbrahim El Aziz Camii : Büyük bir ihtimalle türbe içerisinde tamir kitabesinde ismi geçen Şeyh İbrahim tarafından 18. yüzyıl sonlarında yaptırılmış olmalıdır. Kuzey-güney doğrultuda, dikdörtgen planlı ve kırma çatılıdır.

Demiryurt Köyü Camii : Ası1 ibadet alanındaki ahşap direklerden birinin üzerinde ”Said Ağa 1332 (1914) diğerinde ise 1916 tarihi yazılmıştır. Kuzey-güney doğrultuda dikdörtgen planlı ve üç sahanlıdır. Tavan ve kadınlar mahfili’de ahşap üzeri ajur tekniği ile yapılmış süslemeler vardır.

Acısu Köprüsü : Zara-Tekke köyüne girerken Acısu çayı üzerinde iki gözlü ve yuvarlak kemerlidir. Genç Osmanlılar dönemine ait olduğu sanılmaktadır.

Demiryurt Mağaraları : Sivas-Erzurum karayolunun 55. km.’sinde E-23 uluslararası karayoluna 1 km. kadar yakınında bulunmaktadır. Kızılırmak’ın her iki tarafına bakıldığında sayılan kırk-elliyi bulan kaya Mağaraları dikkati çekmektedir.

ÖNEMLİ GÜNLERİMiZ ve HAFTALARIMIZ

a. Eğrilce (Hıdırellez )
Mayıs ayının altıncı günüdür. O günlerde evlerde iş görülmez ve kırlarda eğlenceye gidilir. Şayet o gün iş görülürse, o günden sonra evde doğan çocukların sakat olacağına inanılır.

b. Saya Gezme
İlçede özellikle kırsal hayatla ilgili çok eski geleneklerden birisi olan Saya Gezme giderek unutulan geleneklerimizdendir. Şubat ayının üçüncü haftasında yapılır. Bu tarih, koç katımından yüz gün sonrasına, koyunların kuzulamasından elli gün öncesine tekabül eder.

Saya gezme geleneğinin temelinde, o yılki kuzulayacak koyunların kolay kuzulamaları ve sütlerinin bol olması temennisi yatar.

Saya gezmede bir merdivenin üzeri çullarla örtülüp, içerisine iki gencin girmesiyle oluşturulan ve kelek takılan bir deve, devenin yanında beyaz yünden takma sakallı bir dede, eli yüzü isle siyahlanmış bir arap ve kadın elbisesi giydirilmiş bir gelin, bunların peşine takılan çok sayıda meraklı genç vardır. Bu topluluk akşamleyin ev ev dolaşarak kapıları çalarlar. Dede kapıları açana:

Essalamün aleyküm, selam verdim aldın mı? Salyan koçu saldın mı? Bahşişini aldın mı? der.

Daha sonra gelin:

- Hey ne kaldı ne kaldı, sağmaya elli gün kaldı. Foşur foşur sağarlar, gümbür gümbür yayarlar, diyerek sözü sürdürür. İçeri davet edilmeyi beklemeden içeri giren dede, yanındaki gelini göstererek: Dünya güzeli gelinim var oynasın da görün, demesiyle gelin oynamaya başlar. Bu arada arap içeri girer. Elindeki sopayla dedeye vurur, dede ölür.

Gelin ağlamaya başlar. Gruptaki başka bir genç ev sahiplerine:

Yazıktır, gelin ağlamasın, yiyecek verin de sussun, diyerek yiyecek toplar. Daha sonra, toplanan bu yiyecekler oyuna katılan gençlerle hep birlikte yenilir.

c. Sultan Navruzu (Nevruz) 
Mart ayının 21. günüdür. Oğlu nişanlı olan aileler kız tarafına çeşitli hediye ve yiyecek götürürler. Akşama kadar yerler, içerler ve evlerine dönerler.

d. Herfene (Sıra gezme) 
Daha ziyade ilçenin köylerinde görülen bir gelenektir. Kış günlerinde birbirilerine yakın dostlarla bir araya gelinerek yemekler yenir, bilmeceler sorulur, türküler söylenir, oyunlar oynanır, tel helvası çekilir. Daha sonra gelecek toplantının yeri belirlenir ve dağılınır.